Son yıllarda Türk futbolunda futbolcu yetişmediği söyleniyor, aslında bu doğru. Peki, yetenek mi yok? Yoksa bizim ülkemizin yaptığı bir yanlıştan mı kaynaklanıyor bu durum? Durmadan altyapıdan bahsedilir. Konulan teşhisler, söylenenler ve yorumlar doğrudur ama birde madalyonun başka bir yüzü daha var. Biz işte burada o diğer yüze bakacağız: Size üç isim yazacağım
1. Sezer Öztürk
2. Özer Hamurcu
3.Salih Uçan
Bu isimleri duyduğum zaman içim sızlar her biri Allah vergisi yeteneğe sahip futbolculardır. Üçü de yıllarca milli takımımızın yükünü kaldırabilecek yeteneklerdir. Üçünü seçmemin özel bir nedeni var, çünkü bu üç kişi yapılan üç ayrı yanlışı gösteren müthiş örneklerdir. Genelde bu yetenekli futbolcular ya Almancıdır, ya da fakir ailelerden gelen yeteneklerdir. Almancı olanlar hiç anlamadığım gruptur. Almanya’da doğmuşun, spor disiplini denilen şey sana o ülkede çocukluktan verilmiş, sonra Türkiye'nin en büyük kulüplerinden birisine transfer olmuşsun. Anadolu'dan değil Avrupa'dan gelmişsin. Gelgelelim bu çocukların hemen hemen hiçbirisi Türkiye'ye adapte olamıyor. İstatistik verecek olursam on futbolcudan belki bir tanesi dikiş tutturabiliyor. Arkadaş adapte olamadığın şey nedir? Afrika’da değilsin kendi vatanındasın. Elin yabancı futbolcusu bir kelime Türkçe bilmeden geliyor; burayı ikinci vatanı yapabiliyorken örneğin (Alex, Kuyt, Hagi) sen nasıl oluyor da adapte olamıyorsun öz vatanına? Bunu ben anlayamıyorum, anlayan varsa bana anlatsın. Bir yıl sürer, iki yıl sürer ama sonuçta adapte olursun. Ama hayır olamıyorlar. Ne bahanen olursa olsun; sen kendi öz vatanına nasıl oluyor da ayak uyduramıyorsun ve yok olup harcanıyorsun.
Sezer Öztürk üzüldüğüm bu örneklerden biridir. Milyon dolarlarla Fenerbahçe’ye transfer oldu. Tamam, sakatlandı sonra Beşiktaş'a gitti. Oynaması için kadro yapısı da çok uygun olan takımdı. Tuttu kaptanıyla kavga edip, kadro dışı kaldı. Almanya'ya gitti tatile, kendini barda bacağından bıçaklattı. Sakatlığı kabul ederimde, diğer ikisinin maruz görelebilecek hiçbir yanını bulamıyorum. İki yıl sonra bu ismi hiç kimse hatırlamayacak bile.
Özer Hamurcu, oynaması çok zor olan, Fenerbahçe’nin ihtiyacı olmadığı halde transfer ettiği bir futbolcu. Birde üstüne üstlük şanssız sakatlıklar yaşadı. Çok büyük yetenekti ama sakatlık yüzünden istediği yere bir türlü ulaşamadı. O da bazı uyum sorunları yaşadı, şimdi Trabzonspor'a transfer oldu, ben hala bir çıkış yakalayabileceğini sanmıyorum ama dilerim tersi olur.
Şu anda elimizde geleceğin yıldızı denilen Salih Uçan var. Herkes bu adamın yeteneği konusunda hemfikir. Gecen sene Aykut Kocaman yönetiminde yıldızı parladı. Neredeyse tam takımın banko değişmezi olacaktı ki Ersun Yanal takımın başına geçti. Ondan sonra Salih bir tek maçta bile takımda yer alamadı. Peki niye? Çünkü Salih'i parlatan Aykut Hocaydı o yüzden. Beni kimse başka türlüsüne inandıramaz. Ersun Hocayı severim ama bu konuda maalesef eleştiriyorum. Salih çok genç bahanesine de inanmıyorum. Milli takımın bütün kategorilerinde oynamış. A Milli Takıma yükselmiş, ihtiyacı olan tek şey sürekli oynatılması. Şimdi nerede? Kenarda. Bir maç oynadı mı? Hayır. Oynayacak mı? Bence hayır. Avrupa’nın bütün kulüplerinin takip ettiği bir yıldızı oynatmıyoruz. Şuna da eminim Salih ismini duyunca Fenerlisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı aynı heyecanı paylaşıyor. Ama Salih'in uçacak kanatlarını elimizle kırıyoruz.
Türkiye'de sporcu psikoloğu, antrenör kompleksi ve profesyonel yöneticiliği oturtmamız lazım. Yoksa uyum sorunu, kapris ve hırs yüzünden biz daha çok yıldız kaybederiz. Sporcu psikoloğu olmadığı için oyuncu birden yükselince, yükseldiği yeri aldığı parayı hazmedemiyor. Teknik direktörü, bir önceki teknik direktörün tercihidir diye kompleks yapıyor. Takımın yöneticisi, ihtiyacı olmadığı halde, rakip takıma gitmesin diye yıldız olacak futbolcuyu alıp kenarda oturtup futbol hayatını bitiriyor.
1. Sezer Öztürk
2. Özer Hamurcu
3.Salih Uçan
Bu isimleri duyduğum zaman içim sızlar her biri Allah vergisi yeteneğe sahip futbolculardır. Üçü de yıllarca milli takımımızın yükünü kaldırabilecek yeteneklerdir. Üçünü seçmemin özel bir nedeni var, çünkü bu üç kişi yapılan üç ayrı yanlışı gösteren müthiş örneklerdir. Genelde bu yetenekli futbolcular ya Almancıdır, ya da fakir ailelerden gelen yeteneklerdir. Almancı olanlar hiç anlamadığım gruptur. Almanya’da doğmuşun, spor disiplini denilen şey sana o ülkede çocukluktan verilmiş, sonra Türkiye'nin en büyük kulüplerinden birisine transfer olmuşsun. Anadolu'dan değil Avrupa'dan gelmişsin. Gelgelelim bu çocukların hemen hemen hiçbirisi Türkiye'ye adapte olamıyor. İstatistik verecek olursam on futbolcudan belki bir tanesi dikiş tutturabiliyor. Arkadaş adapte olamadığın şey nedir? Afrika’da değilsin kendi vatanındasın. Elin yabancı futbolcusu bir kelime Türkçe bilmeden geliyor; burayı ikinci vatanı yapabiliyorken örneğin (Alex, Kuyt, Hagi) sen nasıl oluyor da adapte olamıyorsun öz vatanına? Bunu ben anlayamıyorum, anlayan varsa bana anlatsın. Bir yıl sürer, iki yıl sürer ama sonuçta adapte olursun. Ama hayır olamıyorlar. Ne bahanen olursa olsun; sen kendi öz vatanına nasıl oluyor da ayak uyduramıyorsun ve yok olup harcanıyorsun.
Sezer Öztürk üzüldüğüm bu örneklerden biridir. Milyon dolarlarla Fenerbahçe’ye transfer oldu. Tamam, sakatlandı sonra Beşiktaş'a gitti. Oynaması için kadro yapısı da çok uygun olan takımdı. Tuttu kaptanıyla kavga edip, kadro dışı kaldı. Almanya'ya gitti tatile, kendini barda bacağından bıçaklattı. Sakatlığı kabul ederimde, diğer ikisinin maruz görelebilecek hiçbir yanını bulamıyorum. İki yıl sonra bu ismi hiç kimse hatırlamayacak bile.
Özer Hamurcu, oynaması çok zor olan, Fenerbahçe’nin ihtiyacı olmadığı halde transfer ettiği bir futbolcu. Birde üstüne üstlük şanssız sakatlıklar yaşadı. Çok büyük yetenekti ama sakatlık yüzünden istediği yere bir türlü ulaşamadı. O da bazı uyum sorunları yaşadı, şimdi Trabzonspor'a transfer oldu, ben hala bir çıkış yakalayabileceğini sanmıyorum ama dilerim tersi olur.
Şu anda elimizde geleceğin yıldızı denilen Salih Uçan var. Herkes bu adamın yeteneği konusunda hemfikir. Gecen sene Aykut Kocaman yönetiminde yıldızı parladı. Neredeyse tam takımın banko değişmezi olacaktı ki Ersun Yanal takımın başına geçti. Ondan sonra Salih bir tek maçta bile takımda yer alamadı. Peki niye? Çünkü Salih'i parlatan Aykut Hocaydı o yüzden. Beni kimse başka türlüsüne inandıramaz. Ersun Hocayı severim ama bu konuda maalesef eleştiriyorum. Salih çok genç bahanesine de inanmıyorum. Milli takımın bütün kategorilerinde oynamış. A Milli Takıma yükselmiş, ihtiyacı olan tek şey sürekli oynatılması. Şimdi nerede? Kenarda. Bir maç oynadı mı? Hayır. Oynayacak mı? Bence hayır. Avrupa’nın bütün kulüplerinin takip ettiği bir yıldızı oynatmıyoruz. Şuna da eminim Salih ismini duyunca Fenerlisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı aynı heyecanı paylaşıyor. Ama Salih'in uçacak kanatlarını elimizle kırıyoruz.
Türkiye'de sporcu psikoloğu, antrenör kompleksi ve profesyonel yöneticiliği oturtmamız lazım. Yoksa uyum sorunu, kapris ve hırs yüzünden biz daha çok yıldız kaybederiz. Sporcu psikoloğu olmadığı için oyuncu birden yükselince, yükseldiği yeri aldığı parayı hazmedemiyor. Teknik direktörü, bir önceki teknik direktörün tercihidir diye kompleks yapıyor. Takımın yöneticisi, ihtiyacı olmadığı halde, rakip takıma gitmesin diye yıldız olacak futbolcuyu alıp kenarda oturtup futbol hayatını bitiriyor.
Biz öncelikle bu mantaliteleri düzeltmeden oturup boş yere altyapı diye ahkâm kesiyoruz. Bu sadece üç örnekti. Bunun gibi 30 isim daha kolaylıkla sayılabilir. Sonrada ne oldu da biz Avrupa şampiyonasına ve dünya kupasına gidemedik diyoruz. Nedeni ortada değil mi?
Yorum Gönder