Galatasaray deplasmanda Gençlerbirliği ile 1-1 berabere kalarak, liderle olan puan farkını 11'e çıkardı.
Daha maçın başında; Drogba'nın aşil tendonuna rakip stoperlerin yaptığı beş tane sert müdahalelerine, hakemin, bırakın sarı kartı, faul bile vermemesi, gidişatı belli etti. Gençlerbirliği ceza sahasına yakın yerden beş serbest vuruş atma hakkı gasbedilen ve rakip stoperlerin oyun dışı kalacağı maç, Galatasaray için çok kolay olacaktı. Üstüne üstlük kalelerinde bir gol gören futbolcular ilk yarı boyunca rakip oyuncuların yerde yatmalarından top oynayamadı. Uyanık rakip futbolcular her top kaybında kendilerini yere atarak maçı kestiler. Hakem, ne yıldız futbolcuyu koruyabildi, ne de oyunu oynatabildi. İlk yarıya iki dakika uzatma verdi. En az beş dakika olmalıydı.
İkinci yarı tamamen skoru korumaya yönelik oynayan rakibe karşı Galatasaray, iyi futbol oynadı ama, Burak Yılmaz'ın beceriksizliği ve bencilliği nedeniyle üç puanı alamadı. Bir adım önde olma avantajına sahip olma uyanıklığı nedeniyle, sezon başından beri, çoğu golle sonuçlanacak pozisyonlar, ofsayt ile heba olmuştur. Burak Yılmaz'ın sezon başından beri düştüğü ofsayt sayısı, Galatasaray'ın atacağı gollerin miktarını ve puanlarını azaltmıştır. Halen daha, ofsayttayken kendisine top atılmasını bu maçta da istemiştir. Maçın son dakikalarında, iki pozisyonda, Sneijder kendisine ofsaytta olduğu için, gol pasını atamamıştır.
Şampiyonluk yolundaki en büyük rakibinin yaptığı Yugoslav faullerine ve kendilerini azarlayan futbolculara, sarı kart vermeyen hakemler, aynı faulleri Galatasaray'a karşı yapan takımlara da bir aferin demediği kalıyor.
Bu neden böyle oluyor.Hakemler çok uyanık adamlardır. TFF'nin hangi takımı şampiyon yapmak istediğini iyi sezerler ve desteklerler, her hafta iyi maçlar alırlar. Biz buna hakemler ile Federasyon mesajlaşması diyoruz.
Böyle bir federasyona sahip ülkemizde, Milli Takımı başarısız olmasına rağmen, Avrupa'da iki takımımız var. Daha zor rakiplere karşı başarılı olan bu iki takımımız, maalesef kendi ülkesinde TFF ve hakem kıyımı nedeniyle haksız rekabete maruz kalmaktadır.
Avrupa'ya bu yıl gidemeyen Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın ülkemiz futboluna verdiği zarar, UEFA puanlama sisteminde şampiyonaya katılamamalarına rağmen, alınan puanların, şampiyonaya katılmışlar gibi takım sayısına bölünmesidir.
2006 Yılında, dönemin Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, Haluk Ulusoy federasyonunu devirmek için özellikle AKP'li belediyelerin yönetiminde söz sahibi bulunduğu takımların yöneticilerinden ve başkanlarından Genel Kurula gitmek için, imza topladılar. Bu yüzden A Milli Takımımıza 25 yılda 25 Milli Futbolcu veren şehrimin takımı Sakaryaspor küme düştü. Öyle borçlu düşürdüler ki, şimdi borçları nedeniyle transfer tahtası kapalı ve 3.Lig'de var olma çabasında.
Siyasilerden Türk vatandaşı olarak talepte bulunuyorum. Derhal TFF'nin özerkliğine saygı göstererek, Türk Futbolu'nu kaosa sürükleyen, kendi atadıkları TFF Başkan ve yönetimine, seçime gitmeleri için talimat versinler. Ve Türk Futbolu'ndan ellerini çeksinler. Bütçeden 1 milyar Euro ayırıp ülke futbolunun kalkınması için maddi destek versinler.
Türk Futbolu; gerçekten demokratik şekilde yapılmış TFF Genel Kurulundan çıkacak, vizyonlu, kimsenin adamı olmayan, seçilmek için yönetimine 'kimi istersiniz' diye sormayan, koltuk korkusu bulunmayan, cesur, radikal kararları alacak, ülkemiz futbolunu adaletli ve uzun süreli yönetecek lider bir TFF Başkanı ile ancak ve ancak o zaman kaostan ve gerilemekten kurtulur.
Her geçen yıl, futboldan uzaklaşan futbol severler nedeniyle, seyircisi azalan ve bu yüzden gittikce değersizleşen bir ligimiz var. Balık baştan kokuyor. Önce başlar değişmeli, sonra da reyting kaygısı nedeniyle yalan haber yazan, bindiği dalı kesen medya kendine çeki düzen vermelidir. Yapılan yeni statlarımızda maçları seyredecek taraftarların sayısının artması için, TFF'nin ve kurullarının herkesin güvenini kazanmış hale gelmesi gerekmektedir.
Avrupa maçlarımız dışında hiç bir maç bana heyecan vermiyor. Çünkü ülke futbolumuzdan umutsuzum. Şampiyon olan takımın Avrupa'ya gideceği bile belirsizken, neyin heyecanını yaşayacağız ki,
Daha maçın başında; Drogba'nın aşil tendonuna rakip stoperlerin yaptığı beş tane sert müdahalelerine, hakemin, bırakın sarı kartı, faul bile vermemesi, gidişatı belli etti. Gençlerbirliği ceza sahasına yakın yerden beş serbest vuruş atma hakkı gasbedilen ve rakip stoperlerin oyun dışı kalacağı maç, Galatasaray için çok kolay olacaktı. Üstüne üstlük kalelerinde bir gol gören futbolcular ilk yarı boyunca rakip oyuncuların yerde yatmalarından top oynayamadı. Uyanık rakip futbolcular her top kaybında kendilerini yere atarak maçı kestiler. Hakem, ne yıldız futbolcuyu koruyabildi, ne de oyunu oynatabildi. İlk yarıya iki dakika uzatma verdi. En az beş dakika olmalıydı.
İkinci yarı tamamen skoru korumaya yönelik oynayan rakibe karşı Galatasaray, iyi futbol oynadı ama, Burak Yılmaz'ın beceriksizliği ve bencilliği nedeniyle üç puanı alamadı. Bir adım önde olma avantajına sahip olma uyanıklığı nedeniyle, sezon başından beri, çoğu golle sonuçlanacak pozisyonlar, ofsayt ile heba olmuştur. Burak Yılmaz'ın sezon başından beri düştüğü ofsayt sayısı, Galatasaray'ın atacağı gollerin miktarını ve puanlarını azaltmıştır. Halen daha, ofsayttayken kendisine top atılmasını bu maçta da istemiştir. Maçın son dakikalarında, iki pozisyonda, Sneijder kendisine ofsaytta olduğu için, gol pasını atamamıştır.
Şampiyonluk yolundaki en büyük rakibinin yaptığı Yugoslav faullerine ve kendilerini azarlayan futbolculara, sarı kart vermeyen hakemler, aynı faulleri Galatasaray'a karşı yapan takımlara da bir aferin demediği kalıyor.
Bu neden böyle oluyor.Hakemler çok uyanık adamlardır. TFF'nin hangi takımı şampiyon yapmak istediğini iyi sezerler ve desteklerler, her hafta iyi maçlar alırlar. Biz buna hakemler ile Federasyon mesajlaşması diyoruz.
Böyle bir federasyona sahip ülkemizde, Milli Takımı başarısız olmasına rağmen, Avrupa'da iki takımımız var. Daha zor rakiplere karşı başarılı olan bu iki takımımız, maalesef kendi ülkesinde TFF ve hakem kıyımı nedeniyle haksız rekabete maruz kalmaktadır.
Şampiyonlar Ligi'nde yarıştığı rakiplerinin Futbol Federasyonlarının gerçekten özerk olduğu ve kısır çatışmaların yaşanmadığı bir ortamı var. Galatasaray ve Trabzonspor Kulüplerimiz, bir taraftan, Türk Futbol'unun Avrupa'da ki takım sayısının artması için puanlar kazanırken,diğer yandan, Türk takımlarının da Avrupa Kupalarına katılma sayısının artmasına katkıda bulunacak başarılar elde etmektedir.
TFF'nin bu takımlarımıza hiç bir katkısı olmadığı gibi, ikisi ile de kavgalıdır. Kavganın sebebi; şikeye karışan takımların küme düşürülmemesi ve şampiyonluk kupasının hak eden takıma verilmemesidir.
Avrupa'ya bu yıl gidemeyen Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın ülkemiz futboluna verdiği zarar, UEFA puanlama sisteminde şampiyonaya katılamamalarına rağmen, alınan puanların, şampiyonaya katılmışlar gibi takım sayısına bölünmesidir.
TFF'nin ''sözde özerk" olduğunun, en büyük delili; Genel kurullarında seçeceği başkanına, siyasilerin karar vermesidir.
Seçimlerde; Ülkemizi başarılı ve hakkaniyetli yönetsin diye oy verdiğimiz siyasiler maalesef ayırımcılık yapmakta ve özerk olan kuruma dahi müdahale etmektedirler. Sonra Spor Bakanı "TFF özerk" diye televizyonlara demeç vermekte, Juventus maçından sonra, Galatasaray'ın stat ile ilgili sorunlarını anlatarak tehditlerle konuşmasına devam etmiştir. Açıkca söylüyorum; Ali Sami Yen spor kompleksine çatı yapılamaz. Çünkü çatıyı kaldıracak yeterli profil yok.Sahanın zemini teslim alındıktan sonra iki kere değişti. Eksik imalat yapılarak teslim edilen statla ilgili, ülkenin Spor Bakanı, Galatasaray kulübünden özür dileyeceğine, aba altından sopa göstermektedir.
2006 Yılında, dönemin Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, Haluk Ulusoy federasyonunu devirmek için özellikle AKP'li belediyelerin yönetiminde söz sahibi bulunduğu takımların yöneticilerinden ve başkanlarından Genel Kurula gitmek için, imza topladılar. Bu yüzden A Milli Takımımıza 25 yılda 25 Milli Futbolcu veren şehrimin takımı Sakaryaspor küme düştü. Öyle borçlu düşürdüler ki, şimdi borçları nedeniyle transfer tahtası kapalı ve 3.Lig'de var olma çabasında.
Siyasilerden Türk vatandaşı olarak talepte bulunuyorum. Derhal TFF'nin özerkliğine saygı göstererek, Türk Futbolu'nu kaosa sürükleyen, kendi atadıkları TFF Başkan ve yönetimine, seçime gitmeleri için talimat versinler. Ve Türk Futbolu'ndan ellerini çeksinler. Bütçeden 1 milyar Euro ayırıp ülke futbolunun kalkınması için maddi destek versinler.
Türk Futbolu; gerçekten demokratik şekilde yapılmış TFF Genel Kurulundan çıkacak, vizyonlu, kimsenin adamı olmayan, seçilmek için yönetimine 'kimi istersiniz' diye sormayan, koltuk korkusu bulunmayan, cesur, radikal kararları alacak, ülkemiz futbolunu adaletli ve uzun süreli yönetecek lider bir TFF Başkanı ile ancak ve ancak o zaman kaostan ve gerilemekten kurtulur.
Ülke federasyonumuz kurumsal ve tam bağımsız hale geldiğinde; hem Milli Takımlarımız, hem de kulüp takımlarımız Avrupa ve Dünya ile sağlıklı şartlarda yarışacak hale gelir. Yoksa Milli Takımımız turnuvasız yazlar, kulüp takımlarımız ise yalancı baharlarla futbolseverleri futboldan uzaklaştırır.
Her geçen yıl, futboldan uzaklaşan futbol severler nedeniyle, seyircisi azalan ve bu yüzden gittikce değersizleşen bir ligimiz var. Balık baştan kokuyor. Önce başlar değişmeli, sonra da reyting kaygısı nedeniyle yalan haber yazan, bindiği dalı kesen medya kendine çeki düzen vermelidir. Yapılan yeni statlarımızda maçları seyredecek taraftarların sayısının artması için, TFF'nin ve kurullarının herkesin güvenini kazanmış hale gelmesi gerekmektedir.
Avrupa maçlarımız dışında hiç bir maç bana heyecan vermiyor. Çünkü ülke futbolumuzdan umutsuzum. Şampiyon olan takımın Avrupa'ya gideceği bile belirsizken, neyin heyecanını yaşayacağız ki,
Aydınlık Futbol günleri dileklerimle.
Yorum Gönder